
ÇAKRALARIM AÇIK YAKLAŞMAYIN
Allah’ım sana geliyorum…
Şimdi diyeceksiniz ki ne diyor bu süper ileri zekalı hatun kız. Hemen açıklıyorum efenim. Şimdi bilmediğiniz ama şuan öğrendiğiniz üzre evin en küçük kişisi olmam bazı bazı aleyhime işlese de, çoğu zaman lehime çevirmesini bilmişimdir. Velhasıl kelam, uzun lafın kısası, efendime söyleyeyim bir hafta sonumuzu daha pek sevgili aile bireylerime zindan etmeyi başardım. Nasıl mı? Hafta sonunu müjdeleyen mübarek Cuma gününün gelmesi benim açımdan çok büyük sevinçle karşılanırken, pek sevgili aile bireylerimin yürekleri hobacık etmektedir. Çünkü bilirler ki uz durmam, uslu hiç durmam. İlla bir yerlere gitmeyi teklif ederim ve ısrarla birazda miyaklayarak bu isteğimi gerçekleştiririm.
Yine bir hafta sonu pek sevgili ailem, en güççük kızlarının isteği ile karşılaştılar. Miyaklama birazda yalvar yakar tarzıyla evde tıkılı kaldığımızı çok bunaldığımı gezmeye gitmek istediğimi söylememe ve dır dır etmeme dayanamayan pek sevgili aile bireylerim ertesi gün için söz verdiler Eskişehir’e gideceğiz diye. Yeni bir zafer kazanmanın haklı gururu ile odacığıma çekilip ne giysem diye düşünmeye koyulmuşken, sızıp kalmışım odanın orta yerinde. Sabah kahvaltı sofrasında ben yalnız kovboy pek sevgili aile bireylerim olan annem, babam, abim, yengem, ikizim ve eşine rüyamı anlatmaya başladım. Rüyamda İzmir’e gidiyormuşum, çok güzel karşılanıyormuşum herkesin elinde koca koca pankartlar Midas’a hoş geldin yazıyormuş, kazan kazan yemekler yiyormuşum, tam patlayacakken uyanıyormuşum diye anlatırken sofradan kahkahalar yükselmeye başladı. Sen akşama üzerini düzgün ört diye bayatlamış esprilerini kakalamaya çalışan pek sevgili aile bireylerim başımıza geleceklerini bilmiyorlardı, benim de bilmediğim gibi… Annecimin ‘biraz daha sündüklenirseniz otobüsü kaçıracaksınız’ hatırlatması ile apar topar hazırlanmaya başladık. Kimi çantasını kucakladı, kimi bavulları kucakladı, kimi bir birini kucakladı attık kendimizi dışarı. Otobüse yetiştik yetişmesine, ama yerleşmede bir problem vardı. Biz beş kişilik yer ayırtmıştık fekat üç kişilik koltuk boştu. Ben tombiş bir teyzenin yanına hemen park ettim ve geride kalan pek sevgili aile bireylerim iki koltuğa dört kişi oturmak sureti ile yolculuğumuz başlamıştı. Yanımdaki tombiş teyzenin kucağındaki zıpır kız çocuu ayağıma biraz daha az bassaydı beklide en rahat yolculuk eden ben olacaktım.
Öğlene doğru nihayet varmıştık adı eski olan ama kendi gün geçtikçe yenilenen şehir Eskişehir’ime… Biraz hamam yolu, doktorlar caddesi, kızılcıklı yaptıktan sonra adalarda içimizden yükselen ‘yaşasın yemek yemek’ seslerini daha fazla susturamadık. Daldık bir restorana. tıka basa doyunduk. Bu arada deli gibi çalan telefonumu abimin uyarması ile duydum. Arayan teyzemin oğlu idi. Cam kenarında oturduğumuz için aşağıdan bizi görmüş ve çabuk tıkanırsak bizi gezdireceğini söylerek masadan harıl yarıl kalmamızı sağlayan şahsiyetti yani. Yeterki gezmek olsundu. Gezdik, gezdik, gezdik… Ta ki akşamüzeri olup yorulduğumuzu fark edene kadar. Düşünmeye başladık en iyi nerede dinlenebilirdik. Tabii en güzel fikir yine bendenizden çıktı. Porsuk çayında bota binmeliydik. Hem de herkesin bindiği gibi üstü kapalı bota değil, üstü açık bota binmeliydik. Evet, evet bunu yapmalıydık. Hemen biletlerimizi aldık. Şanslı botu beklemeye başladık ki, benim bir türlü körelmeyen ümüğümün canı yeşil erik çekmesin mi? Yanıma aldığım gibi teyze oğlunu market aramaya başladık, bulduk, daldık içeri. Aldık canım yeşil erikleri. Kasaya geldik ama o da ne? Kasanın önü tıklım tıkış, mahşer yeri mübarek. Bekle bekle sıra gelmiyor. Nihayet işimizi halledip, bota koşturmaya başladık. İşte film orada koptu ya zaten. Bizim kafile küplere binmiş, üstü açık botu kaçırdık neredesiniz diye kükrüyor her biri. Biletler yenilendi, azarlar işitilindi ve nihayet uzaktan botumuz gözüktü. Bineceğimiz yere doğru yaklaşılındı ve ne görülündü? Botun üzerinde kocaman kocaman ‘MİDAS’ yazmasınmıydı.? İşte o anda kedime de inanamadım, şaşkın gözlerle bakan ve ‘kızım erdin mi ne yaptın’ diyen aile bireylerimdeki tırsınç yüz ifadelerine de. Bota bet beniz atık bir ifadeyle binerken aklımdan geçeni söyleyivermişti dudaklarım ‘ Ben Midas’ın yere düşüşünü de görmüştüm…’
Korkmayın canım. Beklenen olmadı. Batmadı botumuz. Gecenin kör vakti eve geldik olanı biteni anlattık annecimle babacıma. Herkescikler şaşırmıştı bu işe. Ansiklopediler açılındı. Midas bulunuldu. Bilgi edinildi. En kısa zamanda Midas’ın kulakları eşek kulakları hikayesi tekrar okunacak ve bu olay unutulmaycak diye söz verilindi. Ve pek sevgili aile bireylerim bir sonraki hafta sonu için şimdiden plan yapmaya, bu sefer işi şansa bırakmamaya karar verdiler. İhii…
Evet sevgili günlükçüm. Şimdilik anlatacaklarım bundan ibaret. Yine görüşeceğiz özletmem merak etme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder