
YENİ BİR EZİYET ARIYORUM
Pek sevgili günlükçüm, işte geldim buradayım. Biliyorsun ben bu işte ustayım. Bilmiyor musun? Şu eziyet işinde diyorum, ustayım usta. Çaktın? Dur konuyu biraz daha açalım afyonun patlamamış daha, patlatıverem ben dur, hayırsever vatandaşlık görevimi yerine getireyim dur. Şimdiikk bildiğin üzre sabahın kör vakti kalkıyorum, annecimin hazırladığı enfes kahvaltı sofrasından iki, üç yudum kekip, annemi sabah sabah dellendirip, işe gidiyorum. Kuzucuklarım beni bekliyor oluyorlar sabahları kapı önünde. Oncağızlarla ilgileniyorum akşama kadar. E tabi ne kadar anormal gibi gözükse de bizimki de bir bünye sonuçta. Yoruluyor haliylen.
Neysem akşam iş çıkışı, ( yine saat dokuz olmuştu) eve atıyorum kendimi harap bitap düşmüş bir vaziyette. Gözlerimden uyku akıyor, öğlen yemek yiyememişim karnımda gümbede güm güm davullar çalınıyor. Ne yapmak lazım? Mutfağa dalıp anneciğin yaptığı yemeklerden biraz aşırmak tabi ki. Ama pek sevgili annecimin engeline takılıyorum, ‘Babanı bekleyeceğiz’ diyor. Eh peki o zaman diyorum balkonda biraz oturayım da kitap okuyayım diyorum, çıkıyorum demiryolu manzaralı güzel evimizin güzel balkonuna. Annem ve babamın kavga dövüş yaptıkları tahta sedirin üzerine bir güzel kuruluyorum. Kitaba başlıyorum. Sarmıyor bırakıyorum. ( Kitabın kötülüğünden değil, havamda olmadığımdan sarmıyor.) Babam geliyor, yememizi yiyoruz. Hadi gezmeye gidelim diyoruz. Şöyle bir yediklerimiz erisin. Çarşıya çıkıyoruz. Yolda pek sevgili aile bireylerimden abim ve yengemle karşılaşıyoruz. ‘Hadi bize gidiyoruz’ diyorlar. Kıramıyoruz. Hep beraber gidiyoruz.
Her şey iyi, hoş, güzel amma bu karın ağrısı da nereden çıktı bir türlü anlamıyorum. Halbuki o kadar çok yemekte yemedim. Bir kaç tabak nohut yemeği, birkaç tabak pilav, birazcıcık da salata. Çok mu? Haliylen yediğim yemekte bulmuyorum kabahati. Canım baya baya yanıyor ama çaktırmıyorum kimseciklere. Evimize geliyoruz. Allah’ım sanki karnımda iki tane fil tek kale maç yapıyor. Bu ne biçim karın ağrısıdır. Geçmek bilmiyor. Saat on iki buçuk suları. Çığlığı basıyorum. Ortalığı feryat figan götürüyor. Herkes telaşlanıyor doğal olarak. Biraz zulüm ettikten sonra filler ilk yarıyı bitiriyorlar. O ara fırsattan istifade uyuyorum. Sabaha kadar hem de.
Tamam, bünye alışık sabah yedi buçukta kalkmaya ama, sabahın kör vakti karnındaki maçın ikinci yarısına da alışık değil. Tamam, maçları çok severim. Hatta hiç kaçırmam. Hele ki gavur bir takımla oynuyorsak hiç mi hiç kaçırmam, tamam kabul futbolu seviyorum, inkarda etmiyorum. Tamam, futbolda beni seviyor, biliyorum. Ama canım sevginin de bir adabı var, ayıp yahu. Öyle vakitli vakitsiz sevgiye sevgi demem ben. Bu ne kardeşim. Bu filler futboldan soğutacak beni yahu. Yeter maç tatil, ofsayt, mofsayt yeter kardeşim bi çıkın gidin ama dimi ya. Yok anacım ne söylesem nafile. Kaptırmış bizimkiler. Bi öteki atak yapıyor, bi beriki. Süklüm büklüm oluyorum. Yüzümden ter fışkırıyor. Acaba diyorum, bu filler bağırsaklarımla ip mi atlamaya başladılar?
Saat öğlen olmuş, ben hala cebelleşiyorum karnımdaki canavarlarla. Yok diyorum bu böyle olmayacak bir doktora gidelim. Acilde alıyoruz soluğu. Annecim, babacım telaşlı. Hemen serum takıyorlar, dört kez kan alıyorlar, film çekiyorlar. Yatıyorum sedyeye. Tamam diyorum kızım, buraya kadardı. Hadi bakalım, dinlenme tesislerine gideceksin. İyi yolculuklar…
Doktor gelip gidip kontrol ediyor. Ağrıda değişme yok. Acil serviste beş saati devirmişiz bu arada. Başka bir doktor geliyor. Muayene ediyor ve demez mi hemen ameliyat? Ben daha pembe pancurlu evimde kırmızı pabuçlarımla gezecektim doktor diyorum. Ne diyon manyak, ameliyata girecen hazırlan diyor. E kıramıyoruz adamceyizi. Hafiften tırsıyorum ama gayet soğukkanlıyım. Teselli veriyorum aileme ‘ Tamam ya telaşa gerek yok altı üstü apandis alacak, panik yapmayın’ Tekrar kanlar veriliyor, filmler çekiliyor, sonuçlar bekleniyor. O gıcık ameliyat elbisesini giyip, bonemi takıyorum. Tamam kızım diyorum, şimdi iş ciddiye bindi. Hakketen yandın bu sefer. Tekerlekli sandalyeye oturuyorum, elimde serum şişesi. Başımda zebellan gibi adam sürüyor tekerlekli sandalyeyi. Aileme el sallıyorum. ‘Vatan için gidiyorum, sizin için döneceğim’ diyorum. Adam ıslık çalıyor, belliki beni panikletmemeye çalışıyor. Ama yemezler. Zaten tırsmışım. Her yanım zangır zangır titriyor. Birkaç boş koridordan geçiyoruz. Islık ara da yankı yapıyor. Şu ameliyat bi bitsin bu ıslık öttüren adamın başında dikilip akşama kadar ajdarın nane nanesini ıslıkla çalacam, evet bunu yapıcam söz diyorum kendime. Ve nihayet ‘AMELİYATHANE GİRİLMEZ’ yazısını görüyoruz. Adama diyorum en yumuşak sesimle ‘ Abi yasakları çiğnemesek, girilmez diyor baksana’ Adam pis pis sırıtıyor. Giriyoruz mecbur. Allah’ım o da ne? Bir yanda müzik sesi, bir yanda cerrahların ameliyat malzemelerinin sesi, bir yanda üç buçuk, üç buçuk sesi…
Elimi ayağımı bağlıyorlar sedyeye. Kocaman ışığı gözüme kadar sokuyorlar. Beni getiren adam ‘şimdi anestezi uzmanımız seninle konuşacak, rahatlatacak seni’ diyor. Anestezi uzmanı hatun hangi takımlısın diyor. ‘CİMBOM’ diyorum. ‘Ben de fenerliyim görecen sen birazdan’ diyor. Be şaşkın biraz politik davransana. İnsan takım tutmuyorum der. Belki yırtarsın. Kim bilir?. Gerçekten bu konuşmadan çok rahatlıyorum!... Çok yaşa anestezi uzmanı… Geliyor, sapsarı bişeyi sokuveriyor damarıma, ‘hadi iyi uykular’ diyor.
Harbiden iyi uyumuşum ama. Pek rahattı. Dert yok, tasa yok, ne ala memleket. Bi açıyorum gözlerimi annecim, babacım, abicim, yengecim, ikizcim, eniştecim, amcacım, halacım, ve daha sayamadığım bir sürü cım, cum, çin çan con… Gözlerim doluyor… Gerçekten insanın yanında sevdikleri olunca, acı macı vız geliyor…
E beni kesen doktor dilimden kurtulabilmiş mi dersiniz? Ya siz öyle sanın. Adam beni kestiğine, keseceğine pişman olmuş. Az daha istifa ediyormuş da, son anda engel olmuşlar. Kimden mi duydum? Hemşirelerdeeeen. Gidişini dört gözle bekliyoruz dediler bana. Ayılırken doktorceyize çok laf söylemişim. Ama hatırlamıyorum. Cidden. Ne dedim ki kırıldı bu kadar? Küfür ettim desem, küfür bilmem etmem, laf soktum desem hiç işim olmaz. Ne bileyim artık. İsitifa edesi gelmiş demek.
Şimdilerde kolum ağrıyor, doktora gidecem de yeni bir eziyet arıyorum. Bakalım kim olacak bu akşamki talihli pek sevgili izleyicimiz? Hep beraber göreceizzzz…
Neyse günlük çenem düştü. Ben gideyim de sen de evini neyim topla pis pasak içinde oturuyon. Nasıl rahat ediyon bilmem.
Hadi çüüş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder